9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in ifadeleriyle "Türk milletine mensup olmak için vatandaşlık temel düsturlarımızdan birisidir" ilkesi çerçevesi dahilinde kalındığı sürece grubun çalışmalarına katkı sağlamaya devam edeceğim.
HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı Numan Kurtulmuş’u ve bu çalışmaya katılan siyasi partilerin değerli temsilcisi milletvekillerini ve sayın basın mensuplarını saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hani denilir ya bazen “Tarih tekerrürden ibarettir.” diye. Evet, önümüzdeki bütün siyasi, sosyal, ekonomik problemler bir tekerrür içerisinde önümüze geliyor. Bundan yaklaşık on altı yıl evvel gene böyle bir komisyon kurulmuştu ve o günkü Komisyonun yürütücüsü İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay'ın partimizi ziyareti esnasında o günkü Genel Başkanımız Sayın Hüsamettin Cindoruk'un kendisine şu hitabını dün gibi hatırlıyorum: “Beşir Bey, bu çalışma grubunun adını -bu Komisyonun adını- “Kürt açılımı” diye koymuşsunuz; bu uygun bir ifade değildir, bu ifadeyi lütfen değiştiriniz.” Ve ondan sonra bu çalışmanın adı “Demokrasi, açılım ve kardeşlik” diye bir unvana kavuşturuldu.
Şimdi, bunun dışında ikinci bir şeyi daha söylemek istiyorum: Bu Komisyonda bütün siyasi partilerin -bir siyasi partimiz hariç- temsilcilerinin bulunmuş olması takdire şayan bir şeydir ancak sahayı gezdiğinizde göreceğiniz bir gerçek daha vardır ki vatandaşlar siyasi parti aidiyetleri ve hangi siyasi partiye rey vermiş olurlarsa olsunlar onun dışında buradaki çalışmalara şüphe ve endişeyle bakmaktadır. Bunu açıkça yüzümüze söylemekten de imtina etmemektedir ve bu Komisyona katılan insanları itham etme derecesine kadar ileriye giden sivil toplum örgütleri de vardır. Ben bu düşüncelerin hiçbir tanesini küçümsemiyorum ve onlara kızmıyorum, onların bu endişesini ortadan kaldıracak tavrı ve davranışı buradaki heyet ortaya koymalı ve bu endişe toplum katından kaldırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, önemsediğim bir söz var “Tarih insanlığın hafızasıdır, aynı zamanda da bir politika öğretmenidir.” der. Tarih yakasına, paçasına sarılarak kavga edilecek bir şey değildir, eğer ders alınmazsa tekerrür eder. Büyük acılar ve bedeller ödeyerek kurduğumuz ve üzerinde özgürce yaşadığımız cumhuriyetin kıymetini bilmeliyiz. Şair Orhan Şaik Gökyay diyor ki “Bu vatan kimin? Toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır.” Evet, biz vakti geldiğinde vatan ve millet sevdasına, vatan savunması uğruna canımızı vermekten imtina etmeyiz ancak bugün artık bu milleti ölmeden, öldürmeden yaşatmak zorundayız. Bunun icabı ve gereği neyse yapılmalıdır ancak bu icap ve gereği yapılırken toplumun birtakım sinir uçlarıyla oynanmadan, toplumda daha yeni yarıklar açmadan bu meselenin halledilmesi gerekmektedir.
Devletimizin kuruluş kaidesi ve taşıyıcı kolonlarıyla oynayarak devlet yapımızı dönüştürmek doğru ve akılcı bir yöntem değildir. Ben buradaki kuruluşun adına “komisyon” demekten pek hoşlaşmadığım için “çalışma grubu” ifadesini kullanıyorum, beni bağışlayın lütfen. Bu çalışma grubunun kurulmasında kullanılan dil ve bu grubun muhatapları tarafından ileri sürülen iddialar zaman zaman vatandaşımızın gönlünde karşılık bulmamıştır, muhatapların iddia ve istekleri de farklı farklı konulardan bahsetmektedir.
Bu çalışma gerçekten ülkenin huzur ve dirliği, vatandaşın dirliği için yapılacak ise etnik ve dinî tartışmaları aşarak bireyin hak ve hukukunun korunacağı, hukuk ve adaletin sağlanarak demokrasinin şaheseri olan bireyin gelişmesine ve çağa ayak uydurmasına yardımcı olmalıdır.
Cumhuriyet döneminde ortaya konulan laiklik ilkesi muhtelif kişiler ve muhtelif siyasi partiler tarafından farklı yorumlanmış ve anlamlandırılmış olsa bile bugün açık ve seçik ortaya çıkmıştır ki laikliği din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak kabul ettiğiniz takdirde, bu şekilde hayata geçirdiğiniz takdirde bir gerçeğin altını çizmiş oluruz çünkü tarih önünde aynaya bakılınca ülkemizde yaşayan insanların ayrı dilleri, dinleri ve mabetleri mutlaka olacaktır.
Hepimizin bu dillere, dinlere ve mabetlere saygı duyması gerekmektedir ancak bu saygının hayata geçirilebilmesi, yaşayabilmesi ve ayakta durması için temel şartlardan biri de laiklik ilkesidir. Önü ve arkası düşünülmeden gereksiz ve mesnetsiz Anayasa tartışmaları ve Anayasa'nın ilk 4 maddesi, Anayasa'nın 66’ncı maddesi tartışmaları bu çalışma grubundan çok önce iktidar çevreleri tarafından “Ayet mi, hadis mi?” diye tartışılarak sıkça dile getirilmiştir. Anayasa'nın ilk 4 maddesi ve 66’ncı maddesi vatandaşın üzerinde bir vesayet müessesesi asla değildir, birlik ve beraberliğimizin teminatıdır.
Bu anlamsız tartışma bugün yanına terör örgütünü de katarak sürdürülmemelidir. Yapılan bütün itirazlara rağmen 66’ncı madde Türk milletinin anlayışı ve ortak aidiyeti ve eşit yurttaşlığın temelidir. Ortak aidiyet Türk milletinin kaderi ve zenginliğidir, millet tasavvurunun hukuk zemininde bir ifadesidir; cumhuriyetin kuruluş felsefesi, eşit vatandaşlık ilkesinin devlet ile vatandaş arasındaki meşruiyet bağının da ifadesidir.
Demokrat Parti olarak geçmişten geleceğe uzanan tarihî mirasımızın, millet sevdamızın, toplumsal barışımızın ve anayasal düzenimizin sürdürülebilmesi, ortak kazanımlarımızın devam ettirilebilmesi ve güçlendirilmesi ilkesine bağlıyız. Bölünüp, parçalanıp kardeş kavgasına düşmeden demokratik bir ülkenin vatandaşı olarak yaşamak çok değerlidir ve şarttır, aksini iddia etmek akıl tutulmasıdır.
Vatandaşların din ve etnik temelde ayrıştırılarak kutuplaştırılması siyasetin amacı olmamalıdır. Müşterek geçmişimizi yok eder isek müşterek geleceğimizi de yok etmiş oluruz. Buna çok dikkatli davranarak siyasetin dilini akıllıca kullanmak ve kutuplaştırmadan uzaklaştırmak zorundayız. 9’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in “Türk milletine mensup olmak için vatandaşlık yeterlidir.” ifadesi bizim temel düsturlarımızdan biridir.
Ayrıca, yüz elli yıldan bu yana sürdürülen Anayasa geçmişimize baktığımızda 1876, 1924, 1961 ve 1982 bütün anayasalarda vatandaşlık tarifi aynen böyledir. Şimdi biz kalkıp bunun üzerinden neyi tartışacağımızı açıkça ortaya koymalıyız.
Bütün bunlardan anlaşıldığına göre dünyaya ve hayatın gerçekliğine bakınca “vatandaş” tarifini eğip bükmek, esneterek yeni yollar aramak bu işi uygulayan devletlerin ve onların vatandaşlarının hâli ülkemizin doğusunda batısında, kuzeyinde güneyinde bütün çıplaklığıyla gerçeği haykırmaktadır, buraya dikkatle bakmak zorundayız.
Burada yapacağımız ortak çalışmada sonuç almak ve 85 milyonun dirlik ve düzenliklerini istiyorsak yapacağımız çalışmanın bir pazarlık olmaması, terör örgütünün silah bırakması ve terörü sonlandırmış olması şarttır. PKK ve uzantıları terör örgütüdür. Bu çalışmanın muhatabı bütün Türk milletidir ve Türk vatandaşlarıdır.
Şimdi, sorum şu: Bu çalışma grubu ne yapacak? Çalışmanın esaslarını ve adını doğru koymalıyız, aksi takdirde sonuç alamayız. Çalışma grubu görev ve sorumlulukları açık, net ve art niyetsiz, tartışma ve görüşmelerde kamuoyunu mutlak suretle bilgilendirmek zorundayız. Bugüne kadar canla başla mücadele eden bütün güvenlik güçlerimiz, şehit ve gazilerimize minnettarım. Çatışmalarda ölen güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, onların acılarını gönlümüzde yaşatıyoruz. Çocukları dağa kaldırılan annelerin gözyaşlarını da kendi gözyaşlarımız olarak kabul ediyoruz. Toplumun en tabii hakkı bu konuda bu çalışmanın ne düşündüğünü ortaya açık bir şekilde koymasıdır.
Daha önce ve şimdi kapalı kapılar arkasında verilmiş sözler var ise gocunmadan açıklanmalıdır. Bugüne gelişimizde açık bir tutum belirlenmemiştir. Kamuoyunun herkesin ne bildiğini bilmesi gerekmektedir. Dolmabahçe mutabakatında masa neden devrilmiştir ve mutabık kalınan konular nelerdir, bunlar açıklansaydı 2023 ve 2024 seçimlerinde muhalefeti terörle iş birliği yapmakla hiç kimse suçlayamazdı.
Bütün bu sorunların çözümü bu çalışma grubundan beklenmemelidir. Tarihle hesaplaşarak, akıl dışı, mantık dışı anayasal çözümler ortaya koyarak bir sonuç almamız mümkün değildir. Terör tehdidini ortadan kaldırmayı, iç barışı sağlayarak millî birlik ve dayanışmayı güçlendirmeyi konuşurken yeni kamplaşmalara neden olmamalıyız.
Özellikle iktidar partisi ve ortaklarının Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile bu çalışmayı asla ilişkilendirmemeleri çok önemlidir. Bu coğrafyada yaşayan toplulukların adlarını teker teker etnik özelliklerine göre sayarak onlarla birlikte yeni bir model ve yeni bir devlet kuruluşunu da biz kabul edebilecek bir durumda değiliz.
Bizim burada Demokrat Parti olarak temsiliyet…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ – Tamamlayın lütfen.
HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - …meşrulaştırmak değil, AKP, MHP ve DEM ittifakına destek vermek değil, millet adına milletin yanında bulunmaktır.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.