01/09/2022

Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik, yaptığı haftalık basın açıklaması ile gündemi değerlendirdi




“Sayın Cumhurbaşkanı, tasarruf genelgenizin delik deşik olmasına neden ses çıkarmıyorsunuz?”

 

“20 yıllık AKP iktidarında en çok kan kaybeden sektör tarım ve hayvancılık sektörü oldu”

 

“Bir ilkokul öğrencisinin okula başlama maliyeti bugün 12 bin 500 TL'ye ulaşmış!”

 

“Eğitim politikaları yapboz tahtasına döndü”

 

“Medyayı ele geçirdi, yargıyı alaşağı ettiler”

 

“Amacımız milletimizin sahipsiz olmadığını göstermek, adaletin ve hukukun üstünlüğünü yeniden temin etmektir”

 

 

(DP Basın Merkezi – 01 Eylül 2022) Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik, yaptığı haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.

 

Vatandaşımızın gerçek sorunlarını ve gündemini kamuoyuna taşıyan Demokrat Parti’nin Sözcüsü Genel Başkan Yardımcısı Dr. Neslihan Çevik’in değerlendirmeleri şöyle:

 

 “Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Genelgesi delik deşik oldu”

 

2021 yılında yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Genelgesi'ne göre kamu kurumlarının araç kiralama ve alımlarında kısıtlamaya gidilmesi istenmişti. Ancak bırakın kısıtlamayı, bazı kurumlar daha açıldıkça açıldı.

 

Kısıtlamanın aksine davranış gösterenlerden birisi de Gençlik ve Spor Bakanlığı mesela. Adında “gençlik” olan bu bakanlığının kiralık araçlar için harcadığı paralar ve araç saltanatı “yazıklar olsun!” dedirtecek boyutlarda.  

 

Bakanlık, 5 Temmuz 2022'de ihaleye çıkmış ve Gençlik ve Spor İl Müdürlükleri için 2022-2023 yıllarında 17 ay süreyle 7 ayrı firmadan 116 milyon 775 bin liraya araç kiralamıştı.

 

Bakanlık geçen yıl da 2022-2023 yılları boyunca merkez teşkilatı ve 81 ilde kullanılmak üzere 80 milyon 481 bin 783 liraya araç kiralamıştı. Bu araçlar 1 Ocak 2022 tarihiyle bakanlığa teslim edilirken, sayı yetmedi ve yeniden ihaleye çıkıldı. Bu kez de 11 milyon 656 bin lira ödendi. 2022 ve 2023 yılında kullanılacak araçların maliyeti 92 milyon 137 bin TL'ye çıktı.

 

Böylece, Bakanlığın 2022 ve 2023 yıllarında kullanmak üzere kiraladığı araçlara ödenen toplam maliyet 208 milyon 912 bin lira oldu.

 

Demokrat Parti olarak soruyoruz; “Sayın Cumhurbaşkanı vatandaşa gelince kemer sıkın, tasarruf edin diyorsunuz. Devletin en tepesinde oturan bir kişi olarak tasarruf genelgenizin delik deşik olmasına neden ses çıkarmıyorsunuz?”

 

“Küçükbaş hayvan sektörü batmanın eşiğinde!”

 

Küçükbaşta ihracat izninin durdurulması, talepte daralmaya neden olmuştu; bu da fiyatları aşırı derecede düşürmüştü. Üreticiler aylardır ihracat izninin açılmasını beklerken Et ve Süt Kurumu tarafından yapılan açıklama hayvancılık sektöründe tam bir hayal kırıklığı yarattı.

 

Et ve Süt Kurumu’ndan yapılan açıklamaya göre “küçükbaşta ihracat canlı hayvan olarak değil, dondurulmuş karkas et olarak” yapılacak. Yani, ihracat yapmak isteyenler Et ve Süt Kurumu’ndan talepte bulunacak. Gelen talebe göre iç piyasadan, yani üreticiden malı Et ve Süt Kurumu toplayacak, kesimi kendisi yapacak, sonra da talep eden firmalara ihracat kaydı verecek.

 

“İhracat izni üreticilerin beklentisini karşılamaktan da çok uzak”

 

Büyükbaş hayvancılık sektöründe olduğu gibi, küçükbaş hayvancılık sektöründe de artan girdi maliyetleri dolayısıyla üreticiler hali hazırda çok zor durumda idi. Çıkan ihracat izni üreticilerin beklentisini karşılamaktan da çok uzak kaldı. Piyasada karkas et fiyatları düşük durumda. Et ve Süt Kurumu’nun kesim fiyatları piyasanın bile altında seyrediyor.

 

Daha önce kuzu ihracatı için hemen izin alınıp sisteme yükleniyordu. Şimdi üreticilerin önce talep yapması gerekecek,  sonra teminat mektubu verilecek. Daha sonrasında da Et ve Süt Kurumu uygun görürse izin verecek.

 

Sonuç olarak kuzu ihracatı Eylül ayının sonunu görecek gibi duruyor. Bu durumda her geçen gün üreticinin aleyhine işliyor.

 

“Tarım ve hayvancılık sektörleri çok kan kaybetti”

 

Akıl, aynı davranışlardan farklı sonuçlar beklememektir. 20 yıllık AKP iktidarında en çok kan kaybeden sektör tarım ve hayvancılık sektörü oldu. Değişen bakanlara rağmen politikalar değişmiyor.

 

Bu iktidar yanlışlarından dönmüyor! Ama biz üreticinin sesi olmaya devam edeceğiz; tarım ve hayvancılık sektörünü şahlandıracak politikalarla çiftçimizi, üreticimizi hak ettiği şekilde destekleyeceğiz!

 

“Enflasyon canavarı ailelerin korkulu rüyası”

 

12 Eylül tarihi itibarıyla yeni eğitim öğretim yılı başlayacak. Okula hazırlık yapan öğrenci ve veliler kırtasiye malzemeleri, ek kaynak kitapları, okul kıyafeti, servis hizmeti gibi eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Yüksek zam oranları ve artan maliyetler karşısında veliler zor günler yaşıyor.

 

Doğrusu, bir ilkokul öğrencisinin okula başlama maliyeti bugün 12 bin 500 TL'ye ulaşmış durumda. Üstelik bu rakama servis ücretleri dahil değil. Defter geçen sene 15 liraydı, bu sene 30 lira oldu. Geçen yıl 18 lira olan fotokopi kağıdı, bu sene 90 lira oldu. Geçen sene 12 lira olan kalem, 34 liraya yükseldi, kalem açacağı fiyatı, 5 liradan 15 liraya sıçradı. Geçen yıl 30 lira olan kitap bu yıl 90 lira oldu.

 

Bütün bu saydıklarımızı aldığımızı düşünelim, bitti mi masraf, bitmedi! Bu çocuk daha çantasını alacak, okul kıyafetlerini alacak, geçen yıla göre çığ gibi büyüyen servis ücretleri ile karşı karşıya kalacak.

 

“Bunun sorumlusu bu zalim yönetim mi Sayın Erdoğan?”

 

Sayın Cumhurbaşkanı’na Refah Partisi İl Başkanı olduğu dönemdeki bir videosunu hatırlatmak istiyoruz:

 

Sene 1993. “Mutfakta sıkıntıya düşen hanımlar size soruyorum, yavrusunu okula gönderecek aileler size soruyorum; bu kardeşinizin simit ve çay hesabını yapmak istiyorum” diye başlayan cümleler kuruyor o zamanın Refah Partisi İl Başkanı Sayın Erdoğan. Diyor ki; “Bu zalim yönetim bu aziz millete bir bardak çayla, bir simidi bile reva görmüyor.”

 

Biz de bugünün AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a soruyoruz şimdi; “Asgari ücret 6471 TL. 2 aylık asgari ücretle ancak okula başlama masrafları karşılanacak. Bunun sorumlusu bu zalim yönetim mi?”

 

“Eğitim politikaları yapboz tahtasına döndü”

 

Mili Eğitim Bakanlığı her yıl bedava verdiği ders kitaplarına bu yıl yardımcı ders kitaplarını da ekledi. Oysa yardımcı ders kitaplarının alınmasını daha önce yasaklamıştı. Şimdi ise ücretsiz verileceği açıklandı. Bir kez daha eğitimcilere danışmadan oldubitti ile karar verildi.

 

Yaklaşık 100 milyon Türk Lirası tutacak olan bu ders kitapları ile ilgili bir ihale de açılmadı. Bu kitapların basımı özel birkaç yayınevinde, basım evinde mi basılacak? Bunlar neye göre belirlendi? Yoksa yine yandaş olan bazılarına kıyak mı yapılıyor?

 

İktidara soruyoruz; çocuklarımızın geleceği üzerinden dahi bile nasıl rant yaratabiliyorsunuz? İktidarınızın ana amacı her sektörde, her işte yandaşları mı ihya etmek?

 

“Organize bir yapı var karşımızda”

 

20 yıllık bir yolsuzluk hikayesi… Kuzu postuna bürünmüş kurt gibiler ama din-iman satma konusunda üstlerine yok. 20 yıllık bir yolsuzluk hikayesi. “Külkedisi” masalı değil milletimiz için, “Ali Baba ve Kırk Haramiler” daha uygun. Kayırmacılık, yolsuzluk ve kumpası dini ve milli söylemler altında gizlemeye çalışan organize bir yapı var karşımızda. Bunun hukuki karşılığını vermesi gereken savcılar yerine getirmediği için bunun takdirini de şimdilik milletimizin ve sandıklara bırakıyoruz.

 

 

“Medyayı ele geçirdi, yargıyı alaşağı ettiler”

 

Nitekim zaman zaman, kuzu postu giymiş kurtların gerçek yüzünü de gördük. İslam’ın ve dini hassasiyetlerin koruyucusu olarak kendini konumlandıranlar, Kur’an ayetleri ile dalga geçerek esasen neyi koruduklarını ağzından kaçırmışlardı hatırlarsanız.  

 

Bugün ise yine skandallarla savruluyoruz ve yine medya ambargosu gelmek üzere. Nitekim bu organize yapının manevi duygularını sömürerek ayakta kaldığı tabanı doğru haberlere erişmesin diye ilk yaptığı şey medyayı ele geçirmek olmuştu. İkincisi de yargıyı alaşağı etmek olmuştu. Muhalefeti de bu şekilde  bir açmaza soktular.  

 

“Devletin verdiği gücü suiistimal ediyorlar”

 

Alttan alta dini ve milli tüm değerlerin içini boşaltırken, görünürde ise ucuz manevralarla maneviyatın sesi oluyorlar. Örneğin, İmam Hatiplerle ilgili bir kesimi hedef alması açısından bizim de tasvip etmediğimiz bir açıklamadan sonra özür dileyen bir muhalif sanatçıyı gözaltına alarak devletin onlara “geçici olarak” ve “milleti kalkındır” diye verdiği gücü suistimal ediyorlar. Buradan da yine bir “kimlik çatışması”, bir “kültür savaşı” yaratıp, hem ahlaksızlarını gizlemeye çalışıyorlar, hem de seçim öncesi puan toplamaya çalışıyorlar. Peki ya milletin kaynaklarını peşkeş çekenler? Onlara ne soruşturma var ne ceza.

 

“Amacımız milletimizin sahipsiz olmadığını göstermek, adaletin ve hukukun üstünlüğünü yeniden temin etmektir”

 

Kimsenin şüphesi olmasın. Suçun hesabı muhakkak sorulur. Amaç cadı avı değildir. Amaç bir kesimin canını yakmak hiç değildir. Amaç; kendini vahşi batıda sahipsiz topraklarda at koşturduklarını sananların önüne geçmek ve milletin sahipsiz olmadığını göstermektir. Amaç; adaleti ve hukukun üstünlüğünün yeniden teminidir. Amaç; milleti, gençleri ve geleceğimizi organize suçtan ve resmi unvanlı, kravatlı kriminallerden korumaktır.”