08/05/2024

DP Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş'ın 08.05.2024 TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşma.




   
    Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 

 

    Derin bir krizin içerisinde millet ve devlet olarak savrulmaya devam ediyoruz. Bu krizin ülke idaresi içerisinde karşımıza çıkardığı ekonomik, siyasal ve sosyal olaylar karşısında acze düşen Hükûmet problemleri çözmek için sıkça, başı sıkıştıkça yasaklara başvuruyor. Bu yasaklardan bir tanesi de ülkemizde ekonomi politikasının icrası esnasında meydana gelen sıkıntılara karşı konulmuş olan yasaklardır. 

 

    Ülke içerisinde tüketim maddelerinin fiyatlarında ciddi bir yükseliş meydana geldiğinde Hükûmetin aklına gelen ilk çare ya ithalata başvurmak ya da yasaklara başvurmaktan ibaret oluyor. Hâlbuki her 2 metot da bu ülkede geçici bir süre içerisinde bir ferahlama yaratmış olsa bile zaman içerisinde derin yaralar ve derin sıkıntılar açmaya devam ediyor. Onun için bu tür yollarla suni olarak fiyatları düşürmek mümkün değildir ve ortaya çıkan yaralar ileride çok daha derin problemler yaratır. Salça ihracatına yasak, zeytinyağı ihracatına yasak, piliç eti ithalatına yasak, hem de bu yasaklar konulduğu günden bu yana kısa süreli olması öngörülmüş olmasına rağmen devamlılık arz eder hâle gelmiştir. 

 

    Bu yasaklar suretiyle karşı karşıya kalacağımız bütün dertlerden en önemlilerinden bir tanesi büyük emek ve bir gayretle ortaya konulmuş olan ihracat pazarlarımızı kaybeder, tekrar oralara giremeyecek durumda kalırız. Eğer gıda üretimde fiyat artışlarını düşürmek istiyorsak üretim giderlerini düşürmeli ve üretimi artıracak çareleri ve yolları aramak zorundayız. Eğer bu yolu aramadan başka sübjektif metotlarla fiyatları düşürme eğilimine girerseniz, bu yasakçı metot çok daha ağır krizlerin içerisinde ülkeyi sürükler.

 

    Şimdi, bakınız, Amerika Birleşik Devletleri'nde ihraç edilen piliç etine ton başına 600 dolar, bizim ülkemizde ton başına 26 dolar destek verilmektedir. Bütün bunlara rağmen Türkiye'nin başardığı ihracat pazarlarında önünün kapatılması bu kısıtlamayla gündeme gelmektedir.

 

    Ayrıca, bu sene Türkiye'de gezip gördüğüm yerlerde, Ege'den başlayarak Urfa'ya kadar giden güzergâhta zeytin mahsulümüz oldukça verimli gözüküyor, Cenab-ı Allah bir kaza kusur vermezse zeytin rekoltemiz çok yüksek olacak. Dışarıdan alınan haberlere bakıldığında da yurt dışında, İspanya'da ve İtalya'da da zeytin rekoltesinin yüksek olduğu kaçınılmaz gözüküyor. Ancak geçen sene konulmuş olan ihracat yasağı nedeniyle hâlâ daha üreticinin ve tüccarın elinde 200 bin tonun üstünde ciddi miktarda bir zeytinyağı stoku bulunmakta ve bu stok da bozulmayla karşı karşıyadır. Eğer zeytinyağı ihracat yasağı bir an evvel kaldırılıp bu stokların satılması temin edilmezse önümüzdeki sezonda devreye girecek ürünle birlikte çiftçinin malı sokakta kalır.

 

    Bakın, bununla alakalı kısa bir mukayese yapalım. 1 kilogram dökme zeytinyağını -temenni ediyoruz ki kutulu ve markalı satılsın, yıllardan beri başaramadık- ihraç ettiğimizde, günün koşullarına göre, 8 ila 6 euro arasında 1 litre zeytinyağından para kazanıyoruz. 1 ton zeytinyağı ihraç ettiğimizde ortalama 7 bin dolar civarında bir gelir elde ediyoruz. Ülkemizin en stratejik madeni olan boraksın 1 tonunu sattığımızda 385 dolar para kazanabilirsiniz, neredeyse; 20 kilogram boraks sattığınızda elde edeceğiniz parayla ancak 1 litre zeytinyağı satmak suretiyle gelir elde edebilirsiniz. Dolayısıyla ben burada şunu ifade etmek istiyorum: Üretim, özellikle tarım üretimi hem riskli hem de meşakkatlidir. Risk ve meşakkat bazen Allah'tan, bazen de siyasetten gelir. Allah'tan geleni çiftçi tevekkül ve sabırla karşılar çünkü çiftçinin bir eli Allah'ta, bir eli topraktadır. Ya bu meşakkat siyasetten gelirse o zaman bu zulme ne demek gerekir? Çiftçi sokağa çıkıp bağırmaz, isyan etmez, küser, işini bırakır, üretimden vazgeçer.

   

    Bu gidiş hayra alamet değildir. 

 

    Şimdi, bir gerçek ortaya çıkmıştır ki 1937 senesinde Churchill'in söylediği "Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir." denilen bir ülkede dünyadaki krize bakıldığında bir damla su, bir damla süt, bir buğday tanesi bir damla petrolden daha pahalı hâle gelmiştir. Onun için gıda meselesi çok önemli ve kritik bir mevzudur, hafife alınır bir tarafı yoktur. Dolayısıyla bu zararın neresinden dönersek kârdır. Bu üç üründeki ihracat yasağını "Ülke içerisindeki fiyatlar pahalılaşır." diye kaygıya düşmeden sürdürmeyerek kaldırmalı ve ülke içerisindeki tüketicilerin daha ucuz fiyata gıda temin edebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması şarttır.