“Altılı Masa ile ilgili Cumhur İttifakının iddiaları boşa düştü”
“Doğruyu bulmak için 3 sene mi geçmesi gerekiyordu?”
“İktidar, ÇAYKUR için de alışıldık oyunu oynuyor”
(DP Basın Merkezi – 26 Ağustos 2022) Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik, yayınladığı haftalık basın açıklamasında gündeme ilişkin görüşlerini aktardı.
Çevik, 21 Ağustos’ta Saadet Partisi ev sahipliğinde gerçekleştirilen Altılı Masa liderler zirvesi, EPDK’nın GES kararı, ÇAYKUR’un zarar ediyor oluşu konularında görüşlerini dile getirdi.
Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik’in yaptığı yazılı açıklama şöyle:
“Altılı Masa ile ilgili Cumhur İttifakının iddiaları boşa düştü”
İlk olarak 12 Şubat 2022’de CHP’nin ev sahipliğinde gerçekleştirdikleri toplantıda bir araya gelen Altı Siyasi Partinin Liderleri, 21 Ağustos’ta Saadet Partisi’nde gerçekleştirilen ilk turun son toplantısında da bir araya geldiler ve “istikrarlı bir şekilde görüşmelerini ve işbirliğini devam ettirdikleri” mesajını verdiler.
Farklı tabanlardan ve görüşlerden gelen 6 parti ve lideri, ilk prensip olarak Türkiye’nin ortak problemlerinde birleşmeyi ve farklılıklarını paranteze almayı başardı. Bu, kısa vadede “Türkiye’nin kodları ile uyuşmayan tek adam yönetiminin önümüzdeki seçimde sona erdirilmesi” adına, orta vadede ise “Türkiye’nin siyasi olgunlaşması açısından” oldukça önemlidir. Nitekim “Altılı Masa” bir araya geldiği ilk günden bugüne dek marka değerini arttırarak gelmiştir.
“İthamları boşa düşmüştür çünkü asılsız iddialar ispatlanamaz”
Zaman zaman siyasetin de doğasına uygun olarak Altılı Masa partileri kendi tabanlarına yönelik mesajlar veriyor. AKP ve ona iliştirilmiş bazı kesimler ise bu mesajları “Altılı benzemez” diyerek değersizleştirmeye, “masada çatlak var” diyerek de masa etrafında oluşmuş sinerjiyi dağıtmaya çalışıyor. Cumhur İttifakının zaten her fırsatta “masanın marka değerini aşındırmak” için karşılığı olmayan propagandalara başvurduğu hepinizin malumu.
2 Ekim 2022’de yeniden ve bu defa CHP ev sahipliğinde bir araya geleceklerini kamuoyuna açıklayan 6 lider, bu süreçte Cumhur İttifakının iddialarını da boşa düşürmüş oldu.
Bizler görüyoruz ki; Altılı Masa “demokratik bir yapılanma”dır. Bunun bir gereği ve doğal olarak da kendi tabanlarına yönelik mesajlar veriyorlar. AKP’nin Altılı Masada yapılan istişareleri çatlak olarak görmesi gayet doğaldır çünkü onlar karnından konuşan ve samimiyetsiz siyasete hayli alışmıştır.
“AKP, masanın ortak siyasi iradesi karşısında çaresiz”
Masanın ortak siyasi iradesi karşısında çaresiz kalan AKP, ısrarla masayı “masanın yedinci gizli ortağı var”, “masa altında kim bilir başka kimler var”, “masa artık heyecan yaratmıyor” ithamlarıyla karalamaya çalışıyor. Bu ithamları da defaten boşa düşmüştür çünkü bu asılsız iddialar ispatlanamaz!
Pek çok anket firması ortak olarak AKP oylarının düzenli olarak eridiğini gösteriyor. Buna karşın AKP ve ona iliştirilmiş kesimler ise “kararsız seçmene işaret ederek” kendi “eriyen oylarından dikkat dağıtmaya çalışıyor”.
Biz inanıyoruz ki; kararsız seçmen, seçim atmosferine girildiği zaman kararını verecek ve bu karar da AKP’den yana olmayacaktır.
“Milletimiz kurtuluşu Altılı Masada arıyor”
Altılı Masanın artık heyecan yaratmadığı ithamını aslında “masanın performansından ziyade AKP’nin başarısızlığının bir yansıması” olarak düşünmemiz gerekir. Krizler büyüyüp derinleştikçe Altılı Masa bir çare odağı haline geliyor. Buda aslında toplumsal muhalefetin masaya biçmiş olduğu çok önemli bir görevin ifadesi oluyor. Milletimiz kurtuluşu Altılı Masada arıyor.
“İlk ihtiyacımız, rasyonel ve akılcı bir bakış açısıdır”
Üstelik Türkiye’nin geleceği için kritik önem taşıyan mevzuların; yani cumhurbaşkanı adayı, bu adayın çevresinde oluşacak kadro ve diğer kritik detaylar, siyasetin heyecan malzemesi yapılmamalıdır. Aksi, Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülük olacaktır! AKP sonrası Türkiye’nin yeniden inşası için ilk ihtiyacımız olan “heyecan” değil, “rasyonel ve akılcı bir bakış açısı”dır. Heyecan doğru zamanda kendiliğinden ve kimsenin önünde duramayacağı bir şiddete zaten oluşmaktır.
Son 20 senedir giderek “otoriterleşen” ve nihayetinde de Türkiye’yi “tek adam rejimine dönüştüren” mevcut iktidara, zaman zaman “utangaç ve karnından konuşarak eleştiri yönelten” kimi figürlerin Altılı Masayı “cengaverce ve yüksek tonda” eleştirmelerini her şeye rağmen bir kazanım olarak görüyoruz.
Demokrat Parti olarak dozu yüksek olsa da bu eleştirilerden alınmıyoruz, gücenmiyoruz ve kızgınlık duymuyoruz. Aksine, vaat ettiğimiz demokratik Türkiye’de fikir ve ifade hürriyetinin bir simülasyonu olarak görüyoruz.
“İş tam anlamıyla şirazesinden çıktı”
9 Mayıs 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile “lisanssız üretim tesisi gücü” “tüketim tesisinin bağlantı anlaşmasındaki sözleşme gücü” ile ilişkilendirilmişti. Mart 2022’de de kanun değişikliği ile bazı abone gruplarında bu güç 2 katına çıkarılmıştı. Bu iki adımın amacı; “yerli ve yenilebilir enerji kaynaklarından azami düzeyde yararlanmak” olarak kamuoyuna açıklanmıştı. Güneş enerjisi yatırımlarının daha kolay ve etkin bir şekilde hayata geçirilmesi de hedeflenmişti. Ancak ne yazık ki iktidarın “oldubitti ile aldığı kararlardan bir tanesi” daha kötü sonuçlar verdi. Şimdi bundan geri adım atılıyor. İş tam anlamıyla şirazesinden çıktı.
“Doğruyu bulmak için 3 sene mi geçmesi gerekiyordu?”
EPDK’nın vermiş olduğu karar “cari yıl tüketiminin 2 katını geçen bir üretim varsa onu bilabedel alırım” diyordu. Aslında piyasa mekanizması işlese, üreticiler ile tüketiciler kendi aralarında ikili anlaşma ile satış imkânı olsa bu bilabedel olmaz.
Burada asıl yanlış olan; “en baştan alım garantisi verilip, piyasanın çalışmasına aykırı müdahale”lerdi. Bu alım garantisi ile birlikte tarım arazileri bile GES’e (Güneş Enerji Santralleri) dönmeye başlamıştı. Yatırımcı tarım arazisinde GES’ten elektrik üretip sisteme satacak diye ilave yatırımın bedelini dağıtım bölgesindeki herkes ödüyordu.
Aslında bu yeni çıkan karar doğru ama sormak lazım iktidara; “doğruyu bulmak için 3 sene mi geçmesi gerekiyordu?” Ne zaman “liyakat” sahibi insanlarla çalışıp, doğru kanunları ve kararları çıkaracaksınız?
“ÇAYKUR son 4 yıldır istikrarlı bir şekilde ZARAR ETTİRİLİYOR”
“Yok canım ÇAYKUR satılamaz, o kadar da uzun boylu değil” demeyin sakın. Bu iktidar zamanında satılamaz denilen o kadar çok şeyin, yandaşlara satıldığına şahit olduk ki bu da olur.
Çayın dünyada en çok tüketildiği ülkelerden biri olan ülkemizde sektörün ana oyuncularından biri olan ÇAYKUR’un son 4 yıldır istikrarlı bir şekilde zarar ettiğini görüyoruz. İnanması ne kadar güç değil mi, ÇAYKUR zarar ediyor? 1985 yılında yüzde 95 ile çay üretiminin en büyük alıcısı olan ÇAYKUR’un bugünkü payı yüzde 50’lerde. En son 2016 yılında kâr açıklamıştı ÇAYKUR, yılın kârı 82 milyon Türk Lirası idi.
ÇAYKUR’UN zararı “kamulaştırma masrafları, özel sektörden fabrika alınması, çay bahçelerinin yenilenmesi” gibi sebeplerden kaynaklansaydı buna kimsenin pek itirazı olmazdı. Gelin görün ki; bunların hiçbirisi olmadığı halde kurum zarar ediyor. Aslında ÇAYKUR, pazarlama faaliyetlerini kendisi yapabilecek bir kabiliyettedir. Yine de pazarlama işlerini bayiler aracılığıyla başka kuruma yaptırdığını, yani yan şirketlere yaptırdığını görüyoruz. Üstelik bu şirketlerden çıkan zararı da üstleniyor.
“Anlaşılan ÇAYKUR için de alışıldık oyunu oynuyorlar”
AKP iktidarının çok alışılmış bir sistemi var: “Eskiye ait kurumları değersizleştir. Yandaşlara kadro aç. Yandaşların kurduğu paravan şirketler ile kurumlardan o şirketlere kaynak aktar. Kurumun içi iyice boşaldıktan sonra bir başka yandaşa yok pahasına kurumu sat.” Belli ki aynı oyun ÇAYKUR için de oynanıyor.
Bütün bunlar gözlerimiz önünde oluyorken vatandaşlarımıza diyoruz ki; “Bütün bunlar içinize siniyorsa AKP’ye destek vermeye devam edin. Karar sizin.”