24/11/2022

Demokrat Parti Sözcüsü Doç. Dr. Neslihan Çevik, haftanın öne çıkan gündem maddelerini değerlendirdi




“İktidarı ‘şahsım politikası’ ile yaratılan dost ve düşman ayrımına karşı ikaz etmiştik”

 

“Gençleri ‘peygamberlik mesleği’ diyerek kandıramazsınız Bakan bey!”

 

“İstanbul büyük depremi geliyor. Rant ve para hırsınızı artık bir kenara bırakın ve deprem gerçeği ile yüzleşin”

 

 

 

(DP Basın Merkezi – 24 Kasım 2022) Demokrat Parti Sözcüsü Doç. Dr. Neslihan Çevik, yaptığı açıklamada haftanın öne çıkan gündem maddelerini değerlendirdi.

 

Çevik yaptığı değerlendirmede şu görüşleri dile getirdi:

 

“Tek kriterimiz milli çıkarlarımızdır”

 

“Birleşik emirlikler, Suudi Arabistan, İsrail ve şimdilerde de Sisi ve Mısır… Bu ülkelerle iktidar, devletlerarası ilişkileri yeniden başlatıyor ve kucaklaşıyor.

 

Bizler defaten dış politikada duygusallığa yer olmadığını ve tek kriterin milli çıkar olduğunu söylüyor ve “şahsım politikası” ile yaratılan dost ve düşman ayrımına karşı iktidarı ikaz ediyorduk.

 

Şimdi sormamız gerekenler, altını çizmemiz gerekenler var. Katar’a “darbeci”, Esad’a “katil”, Sisi’ye “darbeci”, Suudi Arabistan’a “katil” ve İsrail’e “terörist” deyip ilişkileri bozduğunuzda bundan hangi milli çıkarları edindik? Ülkemize nasıl bir katkı sundu bu adına anlamlı yalnızlık dediğiniz politika? Yoksa aksine, milletimize telafisi belki de mümkün olmayan bedelleri mi ödettiniz? Misal; milyonları bulan ve kim olduğu belirsiz insan yığınlarının ülkeye girmesi ile oluşan toplumsal ve ekonomik tükenmişlik ve kevgire dönen sınırlar…

 

“Ülkenin itibarını yerle bir ediyorsunuz”

 

Şimdi barışıyorsunuz. Ancak burada da sizin katil, terörist dediklerinizin, muvaffak olmuş bir komutanın zaferine boyun eğerek barışmak için adım atmaktan ziyade siz onların ayağına gidiyor ve ülkenin itibarını yerle bir ediyorsunuz.

 

İktidarın kamuoyuna ve özellikle de zamanında “Rabia” yapan ama şimdi yapmaması için uyarılan ellere bu ilişkileri bozarak Türkiye’nin çıkarlarını nasıl koruduklarını anlatmalarını istiyoruz.

 

Çünkü öyle görünüyor ki ne ilişkileri bozarken ne de tamir ederken mevzu milli beka ve çıkar değil. Mevzu; seçimlerin yaklaşmış olması. Esasen görüyoruz ki; yaptıkları her şey iç politikada veya dışarıda kendi ikballerine yarıyor ancak millet bundan hep zararlı çıkıyor.

 

Tarım ve Orman Bakanı’ndan ibretlik açıklama

 

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak  aynen şu ifadeyi kullandı; “Çobanlık peygamberlik mesleği, gençlerimize bu mesleği sevdirmeliyiz.”

 

Bunu söyleyen, 20 yıllık iktidarları süresince sistemli bir şekilde tarımı ve hayvancılığı bitiren iktidarın Bakanı! Gelin hep beraber bu iktidarın tarım ve hayvancılık karnesine bakalım. Bırakalım son 20 yılı, hafızalarımızda taze bir yer tutan son birkaç yıl içerisinde tarım ve hayvancılık sektöründe neler olmuş hep beraber hatırlayalım:

 

Elektriğe 150 kilovatsaate kadar yüzde 52 daha fazla tüketene yüzde 127 oranında zam yapıldı. Tarımsal sulama abonelerine yapılan zam yüzde 92. Yemlere yapılan zam yüzde 120!

 

Bazı çiftçiler, “ilkbaharda ekim yaparım” diye kışlık ekim hiç yapmadı. Bazıları ekim alanlarını daralttı. Ekim yapanlar gübre kullanamadı veya çok az kullanabildi.

 

Tarıma 2022 bütçesinden 22,8 milyar lira doğrudan destek ödemesi yapılacak. Oysa AKP’nin kendisinin çıkardığı kanuna göre (2006) her sene tarıma GSYİH’nin yüzde 1’i ayrılacaktı. Kasım 2022 verilerine göre ayrılması gereken tutar 148 milyar lira.

 

Son bir yıl içerisinde mezbalarda kesilen büyükbaş hayvanların yüzde 80’i inek. İnekler kesime gittiği için doğum oranları da düşecek. Bunun sonucunda daha az erkek dana doğacak. Bu da et fiyatlarını birkaç sene içerisinde yine çok yükseltecek.

 

2021 yılının son gününde 31 Aralık’ta Resmî Gazete’nin 3. mükerrer sayısında yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile hububat ürünlerinde uygulanan sıfır gümrük vergisi uygulaması 31 Aralık 2022 tarihine kadar uzatıldı. Bu karar bile hükümetin 2022’de ithalat politikasını sürdüreceğinin kanıtıdır.

 

Bütün bunlar ortadayken; gençleri “peygamberlik mesleği” diyerek kandıramazsınız Bakan bey. Gençleri tarım ve hayvancılığa yönlendirmek istiyorsanız öncelikle yapmanız gereken; bakanlığınızdaki yolsuzluklara son vermek, sonra bakanlığınızdaki ithalat lobisinin gücünü kırmak, daha sonra da yerli ve milli politikalar izleyerek küçük üreticileri desteklemektir.

 

“İstanbul büyük depremine hazır mıyız?”

 

Son yıllarda beklenen İstanbul depremiyle ilgili olarak ardı ardına açıklamalar geliyor en sonuncusu Jeoloji Mühendisi Naci Görür tarafından yapıldı. Naci Görür 7 şiddetinde deprem beklendiğini ve 2,5 milyon İstanbullunun doğrudan etkileneceğini söyledi. Söylenenler çok korkunç ve düşündürücü.

 

Elbette olacağı Allah bilir ama Allah kullarına önlem alması için akıl ve irade vermiştir. Bizleri yönetenler bu gerçek karşısında neler yapıyor gelin bir bakalım:

 

İstanbul’da Kasım 2022 itibariyle 60.000 binaya acil olarak müdahale edilmesi gerekiyor. İktidar ise bunlara müdahale etmek yerine yeni binalar ve projeler yapmanın peşinde.

 

17 Ağustos 1999 depreminden sonra sadece bir yıllığına çıkarıldığı söylenen Özel İletişim Vergisi kalıcı hale getirildi ve 23 senedir toplanan para 147 milyar lira. Bu paranın 3 senesi koalisyon hükümeti zamanında toplandı, 20 senesi ise AKP iktidarı dönemi. Bu paralar nereye harcandı?

 

AKP’nin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ne dedi biliyor musunuz? “Bugüne kadar depremlere 1.2 katrilyon harcadık. 60 milyar liralık kentsel dönüşüm, 180 milyar liralık da TOKİ harcaması yaptık. 81 ilimizde yapılması gereken sosyal donatı ihtiyaçlar var. Bunun içinde altyapı projeleri de var. Köprülerin güçlendirilmesi de var, yolun yapılması da var, afet toplanma alanları da var, kamu okullarının yenilenmesi de var. Biz binaların envanterini risk var mı yok mu diye çıkarıyoruz” dedi. Anlaşılan yeni konut yapmaktan başka bir şey yapmamışız.

 

AKP hükümeti, 12 Kasım’da Düzce Depreminin yıldönümünde saat 18:57’de “Çök Kapan Tutun” tatbikatı yapılacağını açıkladı. AFAD tarafından tüm operatör kullanıcılarına mesaj gönderileceği, camilerden anonslar yapılacağı belirtildi. 1999 depremi sonrası afet yönetiminde proaktif bir anlayışı benimsediğini iddia eden AFAD maalesef önceki gün çuvalladı.

 

Öncelikle vatandaşa bu uygulamanın ne olduğunu tam olarak anlatamadılar. Bu bir erken uyarı sistemi tatbikatı mıydı? Yoksa depremde vatandaşlara ne yapması gerektiğini öğretmeyi amaçlayan bir uygulama mı? Erken uyarı sistemi desek değil, çünkü bir haftadır 18:57’de tüm Türkiye’de uygulanacağı söylenen tatbikat için birçok vatandaşa uyarılar gecikmeli olarak giderken bazı vatandaşlara ise hiç mesaj gitmedi.

 

Vatandaşı her türlü enformasyonla buluşturan gazetecilere gerekli eğitimi verdiniz mi peki? Vermediniz, çünkü 2011’de Van’da meydana gelen depremi haberleştirmek için bölgeye giden gazeteciler deprem riski olan bir bölgede “otel”de kaldı ve meydana gelen ikinci depremde hayatlarını kaybetti maalesef.

 

Afet eğitimi ve afet iletişimi üzerine çalışan uzmanları sahada görevlendirmek yerine candaşlarla yandaşlarla doldurduğunuz için kurumları, ne vatandaşa gerekli bilgi verilebiliyor ne de artık vatandaş bu kurumlardan gelen bilgileri dikkate alıyor.

 

Demokrat Parti olarak tarihe not düşüyoruz ve iktidarı uyarıyoruz:

 

İstanbul büyük depremi geliyor, rant ve para hırsınızı artık bir kenara bırakın ve deprem gerçeği ile yüzleşin.”